25 Ağustos 2007 Cumartesi

yemen rüyası

ben ve sevgilim ve kutay ve sevgilisi prag'dayız. acaip bi eğlenmeler ve takılmalar içindeyiz. orada yaşayan, birinin adı ibrahim olan, diğer ikisinin adını hatırlamadığım üç tane arkadaşımızın yanına gitmişiz. arkadaşlarımızın hepsi prag'ın gotune parmak atmış kimseler, bizleri ordan oraya gezdirmekte, her gezdirdikleri yerde mola verdirtmekte, oole ruya aleminde yaşıyoruz. bu arada sevgilim de 9 aylık hamile ama butun dertler bitmiş (9uncu aydan sonra doğum esnasına kadar dert mert kalmazmış, herşey serbestmiş) o da bizlerle hiç utanmadan takılmakta.

ibrahim'in bi işten bi firmadan 1 milyon dolar alacağı kalmış alamıyo, bize alıp alamiicamızı soruyo. tabi diyoruz ya prag duysun turk'un gucunu, hemen gider alırız. bi sekilde kutay'la bana silahlar tedarik ediliyo. burcu'ynan pınar da hiç karşı diil, isterseniz gidin alın diyolar biz burda partiliyoruz gelemeyiz. o esnada nehirin altındaki adacıklardan birinde partiliyoruz. pınar benim çalma vaktim geldi diyo, mp3 player'ını ordan bi jak ayarlıyıp takıyo. pınar'ın sony gene tekliyo ve tek kanaldan veriyo müziği, bizim mp3 player'ı istiyo, burcu da dur ben otelden alıyım da geliyim diyo. biz bu arada kutay'la silahları kuşanıyoruz. adını hatırlamadıım birinci adam karşı bi tek bu duruma. yapmayın cocuklar diyo bu adamlar mafya diyo, orta avrupanın en belalı tipleri diyo. rus mafyasını bile burdan silip attılar diyo. biz sallamıyoruz, cocukla dalga geçiyoruz. tırsak diyoruz, sen de turk musun diyoruz. buralarda kala kala ibneleşmişin diyoruz. (biz diyoruz bunları!) herif çok bozuluyo ve yanımızdan ayrılıyo.

tarafımızca ibne olmakla suçlanan bu cocuk zaten bunalımlarda ve bir cok intihar girişiminden sonuç alamamış tırsaklığından. hep ağzına silah dayayıp cekememiş tetiği. hayvan turkler olarak bu durumla da dalga geçiyoruz herif yanımızdan ayrılırken.

neyse efendim biz kutay'la alıyoruz adresi (bizim satıcı arkadaşlar gelmiyo bizimle) yollanıyoruz parayı vermeyen adamın ofisine doğru. prag'ı ben avcumun için gibi biliyorum, surdan donecez, burdan metroya bincez felan diyorum kutay'a. gecenin yarısı, prag'ın dış semtlerinin sokaklarındayız. o sırada karşımıza, ismini hatırlamadığım ikinci arkadaşımız çıkıyo. abi diyo hazır siz kuşanmışken surdaki marketi mi soysak acaba diyo. tabi yaa diyoruz salak mıyız, madem kuşanmışız, once orayı soyalım. kutay kapıyı bi omuz darbesiyle kırıyo içeri giriyoruz. zifiri karanlık, goz gozu gormuyo. içerisi dehlizli, duvarlara tutunarak yolumuzu buluyoruz. lan diyoruz bu kadar silah aldık yanımıza, bi fener almadık. fener gerekli olduğu hiç bi zaman yanımızda bulunmamıştır, bulunsa da çalışmamıştır diyorum ben, işimize yaramayan bir tespit olarak. kutay hak veriyo, obur herif anlamıyo. sen bilmezsin fenerlerden ne çektik diyoruz. neyse efendim bizim arkadaş dehlizlerin bir yerlerinde bi anahtar buluyo ve salak gibi ışığı açıyo. açma ışığı felan diye fısıldayarak herife kızarken (cok zor fısıldayarak kızmak), içerden sesler geliyo. marketin sahibi yaşlı teyze ışığa uyanmış bize dooru ayak sesleri yakınlaşıyo. almanca bişeyler fısıldanıyo bu esnada. herife fısıldayarak kızacam diye boğazım şişiyo. kutay şokta ne yapacağımızı düşünüyoruz. vurun kadını diyo bizim sivrizekalı arkadaş. saçmalama o kadar da diil diyoruz. hepimiz bi koseye pısıyoruz. ayak sesleri yakınlaşıyo ve yanımıza geliyo. kimse konuşmuyo, kadın elindeki telsiz telefondan polisi arıyo, sinirli ve almanca sesler çıkarıyo. tam boku yedik derken adını hatırlamadığım birinci arkadaş içeri giriyo. kadınla almanca bişeyler konuşuyo ve bizlere sesleniyo. tamam arkadaşlar bu seferki rastgele gece denetlemesi bitmiştir. gorev başarıyla tamamlanmıştır felan diyo. kadını meğer bizim özerk marketçiler federasyonunun ajanları olduğumuza, habersiz ve gizli olması gereken boylesi gece denetlemeleri yapmakla yukumlu olduğumuza ikna etmiş. kadına denetlemeden geçtiğini, marketinin prag'daki en iyi market olduğunu, plaketin yakında adresine gonderileceğini soyluyorum ben. kutay da tebrik ediyo, kadın cok mutlu, bize hediye olarak marketten muz veriyo ve bize dehlizin obur tarafından çıkışı gosteriyo. elimizi kolumuzu sallaya sallaya dışarı çıkıyoruz.

bir de ne gorelim, dehlizin obur tarafı, bizim adaya çıkıyo, parti bayaa yol almış, pınar bizim mp3 playerdan çalıyo. binlerce kişi çılgınlar gibi dans ediyo. insanların arasında yururken, "turk'un avrupadaki müzik zaferi!" felan gibi yorumlar duyuyoruz. ibrahim ibnesi de bizi tahsilata gondermiş partilemeye devam ediyo.

bi anda adını hatırlamadığım birinci arkadaş, benim elimden silahımı kapıyor ve avazı çıktığı kadar bağırmaya başlıyor. işte parasını almaya çalıştığınız adam böyle şerefsiz diyor, ona verdiğiniz değerin onda birini bana verseydiniz bu durumlara düşmezdim diyor. vurcam sizi diyor, silahı kutaya doğrultuyor. o anda aklımız başımıza geliyor ama nafile, ok yaydan çıkmış, adam delirmiş, reel people butterflies çalıyo, adam tam bir çöküntü içinde ağlıyor, bağırıyor, bizi suçluyor. müzik susuyor, binlerce insan bizi izliyor. kalabalıktan "işte turkler, yanılmışız, boyledir bunlar, barbarlar" felan sesleri yukselmeye başlıyor. a.h.b. arkadaş tetiği çekiyor, kurşun yavaş cekimde kutay'a doğru giderken ben onune atlıyorum ve bacağımdan yaralanıyorum. cok acıyo, buymuş kurşun yarası felan diye dusunuyorum, ne dusuneceğimi bilemez bi vaziyette.

herkes donmuş bizi izliyo, burcu bağırış çığırış bana doğru koşmaya başlıyo, "gene uzuyo kendini (artık burda bile uzmemesi lazım ya), ama neyse ki dokuzuncu zafer ayını geçtik" diye dusunuyorum, bi anda a.h.b . arkadaş cebinden bir fener çıkarıyo, "bende fener de vardı oysa ki!" diye bağırarak, feneri suratına tutuyo ve silahı ağzına dayıyo. ağlamaktan ve bağırmaktan bitap diz çöküyo, bir kaç saniye geçiyo, "gene mi tetiği çekemiii...." derken silah patlıyo ve herif beynini dağıtıyo.

butun avrupa şokta!!

uyanıyorum, terler boşanmış, bi daha da uyuyamıyorum.

-- cbc

1 yorum:

dominus dedi ki...

film diyorum film!

butun avrupa sokta:)